Roma’nın Ostiense semtinde yer alan Gazometro (Gazhane), 1935-1937 yılları arasında inşa edilmiştir. Faşist dönemde yayın yapan Istituto Luce’nin 1936’da bir haberinde, Roma’nın en büyük gazhanesiyle ilgili şu bilgiler veriliyordu: “Roma’nın kamu hizmetleri hızla gelişiyor. İtalya’nın en büyük gazhanesi olan 200.000 metreküp kapasiteli bu yapı, Porta San Paolo’nun hemen ötesinde yükseliyor. Devasa metal yapıyı meydana getirmek için yaklaşık 3.000 ton demir kullanıldı ve gazı şehirdeki en uzak bölgelere ulaştıracak 7 kilometre uzunluğunda, her biri binlerce ton ağırlığında iki boru hattı döşendi. Gazhanenin tamamı İtalya’da üretildi ve yerli iş gücü tarafından kuruldu. Yeni gazhane, bu sonbaharda faaliyete geçecek.”
Yaklaşık 90 metre yüksekliğinde, 63 metre çapında ve 200.000 metreküp gaz depolama kapasitesine sahip olan bu yapı, İtalya’nın en büyük gazhanesi olmanın yanı sıra, Avrupa’nın da en büyüleri arasında yer almaktadır. İnşasında toplam 3.000 ton ağırlığında ve 36 kilometre uzunluğunda 1.551 demir kazık kullanılmıştır. Kömürden elde edilen gazın depolanması ve şehirde farklı ihtiyaç alanların aktarılması işlevini üstlenen gazhane, özellikle II. Dünya Savaşı sırasında Roma’nın enerji ihtiyacını karşılamada büyük bir rol oynamıştır.
Günümüzde, işlevini yitirmiş olsa da endüstriyel mirasın bir parçası olarak korunmakta ve çeşitli kültürel projelere ev sahipliği yapmaktadır. Roma’nın silüetinde bir yanda yüzyıllardır şehri simgeleyen San Pietro’nun kubbesi, diğer yanda ise endüstriyel devrimin ürünü olan ve “Üçüncü Kolezyum” olarak da tanımlanan Gazometro yer almaktadır. Çevresi son yıllarda sanat galerilerine, kültürel etkinliklere ve yenilikçi projelere ev sahipliği yapan bir alana dönüştürülen gazhane, Roma’nın modernleşme ve sanayileşme tarihinin yanı sıra, sosyal gerçekliğinin de bir simgesi olarak varlığını sürdürmektedir.
Gazometro’nun Sinema Tarihindeki Yeri
Gazometro, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası İtalyan sinemasında Roma’nın sinematografik arka planında önemli bir görsel öğe olarak öne çıkmıştır. Vittorio De Sica’nın ünlü filmi “Sciuscià”da (1946) göründüğü sahneler, gazhanenin simgesel bir yapıya dönüşmesine katkı sağlamıştır. 1950’lerde Luchino Visconti’nin “Bellissima” filminde gazhane sık sık Roma’nın kenar mahallelerini betimlemek için kullanılmıştır. Luciano Emmer’in “Domenica d’agosto” (1950) filminde, işsiz ve umutsuz karakterler Gazometro’nun gölgesinde hayatlarını devam ettirmektedirler. Bu dönemde gazhane, Roma’nın özellikle şehir merkezi dışındaki bölgeleri açısından sinematografik bir sembol haline gelmiştir.1961 yapımı Pier Paolo Pasolini filmi “Accattone”, gazhaneyi filmdeki karakterlerin umutsuz yaşamlarına tanık olan bir yapı olarak göstermiş ve yoksulluk ve dışlanmışlık ile ilgili güçlü bir metafor olarak kullanmıştır. Nitekim filmin sonunda Accattone’nin gazhanenin gölgesinde hayatını kaybettiği sahne, Pasolini’nin Roma’nın modernleşme sürecine dair acı eleştirilerinden biridir. Filmdeki karakterlerden Pio ve Accattone, Gazometro’nun önünde arabalarına yaslanıp konuştukları sahne ise, Roma’nın çarpık kentleşmesi ve sosyal sorunlarıyla ilgili önemli bir sembol haline gelmiştir.
1970’lerde Gazometro, polisiye filmlerde hem suçluların hem de polislerin buluştuğu bir arka plan olarak sıklıkla yer almış ve dolayısıyla suçla ilişkilendirilen mahalleleri betimlemek için kullanılmıştır. Luc Merenda’nın rol aldığı “Il conto è chiuso” (1976) ve Maurizio Merli’nin başrolde olduğu “Paura in città” (1976) filmlerine gazhane önemli bir görsel unsur olarak öne çıkmıştır. Ayrıca Michele Placido’nun Roma’nın ünlü suç örgütü Magliana Çetesi’nin hikayesini anlattığı “Romanzo Criminale” filminde (2005), 1970’lerin Roma’sını yansıtan sahnelerde önemli bir rol oynar. Bomba dolu bir aracın gazhanenin önünde patladığı sahne, filmde önemli bir dönüm noktası olarak sunulmuştur.
1986 yılında Francesco Maselli’nin “Storia d’amore” filminde Gazometro, artık sadece bir endüstriyel yapı olmaktan çıkıp çevredeki yaşamla bütünleşen bir mekân olarak ele alınır. Filmde Bruna, işçi sınıfından bir temizlikçidir ve Gazometro, onun yaşadığı çalkantılı hayatın bir sembolü olarak arka planda sürekli görünmektedir. Roma’nın sosyal dinamiklerini yansıtan bir yapıya dönüşen gazhane, değişen yaşam koşullarının bir temsilcisi haline gelmiştir. Nanni Moretti’nin “La messa è finita” (1986) filminde, Gazometro, Don Giulio adlı karakterin Roma’nın kenar mahallelerinde dolaştığı sahnelerde arka plan olarak kullanılmış ve yavaş yavaş Roma’nın yeni kültürel sembolü haline gelmeye başlamıştır.
1990’ların sonunda ve 2000’lerde Gazometro, Roma’nın modernleşme sürecinde yeni işlevler kazanmıştır. Mario Martone’nin 1999 yılında eski Mira Lanza fabrikasında açtığı India Tiyatrosu, gazhanenin tam karşısındaki konumuyla, bölgenin kültürel dönüşümüne öncülük eden bir adım teşkil etmiştir. Martone, tiyatroyu bu alanda konumlandırarak, endüstriyel mirasın nasıl sanatsal ve kültürel bir yeniden doğuşa evrilebileceğini gözler önüne sermiştir. Ferzan Özpetek’in “Le fate ignoranti” (2001) filminde Gazometro, artık sadece bir endüstriyel yapı değil, modern Roma’nın kültürel yaşamına dair yeni bir simge olarak ele alınır. Filmde, Gazometro’nun hemen yakınında yer alan bir binada yaşayan karakterler, Roma’nın yeni ve çok kültürlü yaşam tarzını ve bu tarz etrafında oluşuan topluluğun buluşma noktasını temsil etmektedir. Özpetek, Gazometro’nun gece manzaralarını ve endüstriyel estetiğini sinematografik olarak etkileyici bir arka plan olarak kullanmış ve karakterlerin karmaşık duygusal durumlarını pekiştiren güçlü bir estetik unsura dönüşen bu yapıya derin anlamla yüklenmesini sağlamıştır.
Gazometro’nun bugünü
2000’li yılların başından itibaren Gazometro, sadece endüstriyel geçmişin değil, mimarisi ve estetiğiyle aynı zamanda modern Roma’nın bir sembolü haline gelmiş ve şehrin dönüşüm sürecinin bir parçası olarak yeniden değerlendirilmiştir. Zira yeni binyıl, güzellik anlayışını genişleterek, geçmişte “çirkin” olarak değerlendirilen modern endüstriyel yapıların estetik ve sanatsal açıdan yeniden değerlendirilir hale gelmesini sağlamıştır. Bu postmodern bakış açısı, gazhane ve benzeri yapıları sadece fiziksel bir oluşum olarak görmekten öte, onların inşasındaki emeği, bu süreçte çalışan insanların kişisel hikayelerini ve mücadelelerini ve yakınlarında yaşayanların sosyal durumlarını da içerir hale gelmiştir. Bu sayede Gazometro, Roma’nın sanayi tarihindeki önemli yerini korurken, aynı zamanda şehrin modernleşme süreciyle birlikte geçirdiği toplumsal ve kültürel değişimlerin bir sembolü olarak yeni bir anlam kazanmıştır. Zamanla işlevi değişse de, bu devasa yapı, hem sinemada hem de şehir kültüründe güçlü bir sembol olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Unplugged Routes’un sizler için hazırladığı tematik rotalarda da kendisine sıkça yer bulan gazhanenin gölgesinde Ostiense ve Testaccio mahallelerinin özgün yaşantısını soluyacak, sokak sanatı, suç çeteleri ve sinema hikayeleriyle dolu sıra dışı bir Roma günü geçireceksiniz.
Yorum bırakın: